“`html
Deutsche Bank’tan Türkiye Ekonomisine Yönelik Öngörüler
Deutsche Bank, Türkiye’nin ekonomi alanında yumuşak bir iniş sürecinde olduğunu belirterek, 2023’te ekonomik büyümenin %2,9 civarında gerçekleşeceğini ve 2025 yılına gelindiğinde bu oranın %2,8 seviyelerine gerileyeceğini tahmin ediyor.
Gelişen piyasalara yönelik hazırlanan raporda, Türkiye’nin de dahil olduğu ülkelerin, 2025’in zorlu ve belirsiz bir dönem olacağına dair endişeler taşıdığı ifade edildi.
Raporda, gelişen piyasalardaki varlıklara yönelik getiri beklentilerinin büyük ölçüde Amerika’daki politika değişikliklerinin olumsuz etkileriyle şekillendiği, ayrıca gümrük tarifelerinin artmasının ve para politikası sıkılaşmasının bu ekonomiler üzerindeki baskılarını artırabileceği vurgulandı.
Türkiye ekonomisi, “Türkiye: İstikrara Giden Kademeli Yol” başlığı altında değerlendiriliyor. Bu bağlamda, Türk ekonomisinin şu anda yumuşak bir iniş sürecinde olduğu ve 2023 yılı için %2,9’luk bir büyüme öngörüsü ortaya konuldu.
Bu durum, ekonomideki “kademeli soğuma” sürecini destekliyor. Sıkı parasal şartların tüketim ve yatırım talebini sınırlayacağı belirtilerek, 2025’in ikinci yarısına kadar Türkiye’nin potansiyelinin altında büyümesi öngörülüyor.
Bu çerçevede, 2024 yılı için %2,8’lik bir büyüme bekleniyor. İç talepteki iyileşmenin 2026’da artacak olan talep ile birleşmesi, Türkiye ekonomisinin daha güçlü bir büyüme kaydedeceği ve uzun vadeli eğilimine yaklaşacağı tahmin ediliyor.
Tahminlerin, enflasyonu düşürmeye öncelik veren geleneksel ekonomi politikalarının sürdürülmesi varsayılarak yapıldığı; fakat daha destekleyici politikalar benimsenmesinin güçlü bir büyümeye olanak sağlayabileceği vurgulandı.
DEZENFLASYON SÜRECEK
İç talepteki zayıflamanın, enflasyon beklentilerinin iyileşmesinin ve Türk lirasındaki reel değerlenmenin enflasyonun düşüş eğilimini sürdüreceği kaydedildi. Rapor şu değerlendirmelere yer veriyor:
“Maliyet baskıları, enflasyon beklentileri ve iç talep, enflasyondaki düşüşün kademeli ilerlemesine işaret ediyor. Asgari ücretin yıl başında %30 oranında artırılacağı ve ara ayarlamaların yapılmayacağı varsayımıyla, 2024 yıl sonunda enflasyonun %45’e, 2025 sonunda ise %25,4’e gerileyeceğini öngörüyoruz. Bununla birlikte, beklenenden daha az mali destek, büyük bir asgari ücret artışı ve iç talepte daha kademeli bir yavaşlamanın, 2024 sonrası daha kalıcı bir enflasyonist baskı yaratabileceği riskleri de göz önünde bulundurmalıyız. Mevcut politika çerçevesinin sürdürülmesi durumunda enflasyonun 2026 sonuna kadar %20’nin altına gerileyebileceğine inanıyoruz.”
Raporda ayrıca, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB), 2023 Aralık’ta 250 baz puanlık faiz indirimi yapmasının beklendiği ifade edildi. “Mevcut reel faiz tamponunun, TCMB’nin politika faizini gelecek yıldan önce indirmeye başlanacağı anlamına geldiğine inanıyoruz.”
2025 yılı için enflasyondaki düşüş nedeniyle kademeli ve temkinli bir gevşeme döngüsü öngörülüyor. Faiz oranlarının, 2025’in ilk yarısında %37,5’e, yıl sonunda ise %30 seviyesine düşmesi bekleniyor.
“Bu, temel senaryomuz olmasa da, TCMB’nin faiz indirimi hızını 250 baz puandan daha yavaş bir tempoya çekme ihtimali bulunmakta. TL mevduat hedefleri ve kredi kısıtlamaları gibi makro ihtiyati tedbirlerin, 2025 yılına kadar gevşeme sürecinde finansmanı yönetmek adına devam etmesini öngörüyoruz.”
OECD’DEN TÜRKİYE’YE ÖNGÖRÜLER
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), küresel ekonominin 2023’te %3,2 büyümekte olduğunu öngörürken, Türkiye için bu yıl %3,5 büyüme tahmin ediyor.
OECD’nin yayımladığı Ekonomik Görünüm Raporu’na göre, enflasyonun ılımlı bir seyir izlemesi ve ticaretin canlanmasıyla küresel ekonomide belirsizliklere rağmen dayanıklılığın sürdüğü ifade ediliyor.
Tüketici güveninin birçok ülkede henüz salgın dönemi öncesi seviyelere ulaşmasına rağmen, enflasyondaki düşüş hane halkı gelir artışını ve harcamalarını desteklemekte. İş gücü piyasasındaki baskılar azalmaya devam ederken işsizlik oranı da genel olarak düşük seyrediyor.
Reel faiz oranları kısıtlayıcı kalmaya devam etse de düşük nominal getiriler, faize duyarlı konut ve kredi piyasalarında bazı erken canlanma sinyalleri vermekte. Hizmet sektörlerindeki baskılara rağmen birçok gelişmiş ve gelişmekte olan piyasa ekonomisinde manşet enflasyon hedeflenen seviyelere geriledi.
OECD, küresel ekonomik büyümenin bu yıl %3,2, 2025 ve 2026’da ise %3,3 olacağını öngörmektedir. Böylece, dünya ekonomisinin önümüzdeki iki yıl boyunca genel olarak istikrarlı büyüme göstermesi bekleniyor.
OECD, mayıs ayında küresel ekonomi için büyüme tahminini %3,1 ve 2025 için %3,2 olarak belirlemişti. Eylüldeki geçici ekonomik görünüm raporunda ise %3,1’lik bir büyüme öngörmüştü.
Böylece OECD, her iki yıla ilişkin büyüme tahminini bir önceki rakamlara göre %0,1 yukarı revize etmiş oldu.
TİCARETTE KORUMACI POLİTİKALAR HAZIRLIĞI
ABD ekonomisinin bu yıl %2,8, 2025’te ise %2,4 büyümesi bekleniyor. OECD, ticarette korumacı politikaları artırma uyarısında bulunarak, büyük ekonomilerin ticaret politikası belirsizliği yaşadığına dikkat çekti.
Küresel ticaret kısıtlamalarının artması, ithalat fiyatlarını yükseltirken üretim maliyetlerini çoğaltma ve tüketicilerin yaşam standartlarını etkileme riski taşıyor.
TÜRKİYE İÇİN BÜYÜME TAHMİNİ YÜKSELDİ
Türkiye ekonomisinin bu yıl %3,5, 2025’te ise %2,6 büyümesi bekleniyor. 2026 içinse bu oranın %4 civarında olacağı tahmin ediliyor. OECD, mayıs ayında %3,4, eylül ayında ise %3,2 büyüme tahmini vermişti.
EKONOMİK BÜYÜME ILIMLI SEYREDECEK
OECD raporuna göre, Türkiye’de sıkı finansal koşullar ve mali konsolidasyon süreci hane halkı tüketimini kısıtlayacak. Deprem sonrası yeniden yapılanma sürecinin etkileri azalırken, yatırım ve kamu tüketimi de yavaşlayacak.
Ancak dış piyasalardaki iyileşme ve turizmdeki artış ile birlikte Türkiye’nin ihracatının yükselmesi bekleniyor. Cari işlemler dengesinin dengelenmesi, olumlu turizm görünümü ve Sakarya’daki doğal gaz üretimi ile ilgili iyileşmeler gözlemleniyor.
OECD’ye göre, para ve maliye otoritelerinin her ikisi de Türkiye’yi sürdürülebilir bir ekonomik patikaya oturtmak için sıkı politikalarını sürdürecek. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, politika faizini %50’de tutmaya devam edecek ve fiyat istikrarı için tüm araçlarını kullanacağını açıklamıştır.
Sonuç olarak, Türkiye’de ekonomik büyümenin ılımlı bir seyir izleyeceği ve enflasyonu kontrol altına almak için alınan tedbirlerin etkisini göstermeye başlayacağı öngörülmekte. OECD, Türkiye’de 2025 yılında enflasyonun yıllık ortalamasının %30,7 olacağını, 2026’da ise %17,2 seviyelerine geleceğini tahmin etmekte.
Raporda, uluslararası yardımlardan tam anlamıyla faydalanabilmek için yetkililerin, enflasyon hedeflerine ulaşana kadar sıkı makroekonomik politikalarını sürdürmeleri gerektiği vurgulanıyor.
İstikrarlı ve öngörülebilir bir politik çerçevesi, uluslararası yatırımları çekebilir. Yapısal reformlar, bu istikrar çabalarını destekleyerek uzun vadeli büyümeyi artırabilir.
FITCH: TÜRKİYE’DEKİ DIŞ KIRILGANLIKLAR AZALIYOR
Fitch Ratings, Türkiye’nin 2025 yılı için sıkı para politikalarının devam etmesi durumunda bütçe açığında önemli bir azalma ve rasyonel gelir stratejilerinin benimseileceğini belirtti.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, Doğu Avrupa ekonomilerinin 2025 görünümüne ilişkin yaptığı analizde, iyileşen ekonomik büyüme bekleyişlerinin zayıf kamu maliyesi ve yüksek jeopolitik risklerle dengeleneceğini öngördü.
Türkiye’yle ilgili değerlendirmelerinde, ekonomi politikalarındaki dengelemenin dış kırılganlıklardaki belirgin azalma ve piyasa algısındaki iyileşmeyi sağladığını ifade etti.
MALİ SIKILAŞMA VE TUTARLILIK BEKLENİYOR
Yüksek enflasyonun düşürülmesi için politikaların kararlı bir şekilde sürması ve para politikasında kademeli bir gevşeme gerçekleştirilmesi gerektiği ana hatlarıyla dile getirildi. “Türkiye’de geleneksel politikaların uygulanması dış kırılganlıkları ve cari açığı azaltırarak uluslararası rezervlerde önemli bir iyileşmeye sebep oldu. Bununla birlikte, enflasyon hala yüksek ve yapışkan. Bu durum TCMB’nın 2024-2026 enflasyon tahminine yukarı yönlü revizyon yaptı.”
Analiz sonuçlarına göre, Türkiye’nin yeniden dengelenme süreci ve mali politikalarının devamlılığının önemi vurgulanıyor. Bu bağlamda, enflasyonun düşmesi, para politikasının güvenilirliğini artırması ve dış finansman erişiminin iyileşmesinin sağlanması gerektiği ifade ediliyor.
“`