Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Gazze’de Filistinlileri en temel haklardan mahrum bırakan yasa dışı kuşatmanın halen devam ettiğini söyleyerek “Tüm dünyanın gözü önünde acımasızca ve alenen katledilmekteler. Mülteci kampları, okullar, ibadethaneler, hastaneler bile maalesef hedef alınmakta. Gazzeli kardeşlerimize yönelik bu insanlık dışı kuşatma ve saldırılar uluslararası hukukun açıkça ihlalidir” dedi.
AA’nın aktardığına göre Fidan, İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile Dışişleri Bakanlığındaki görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuştu.
Fidan, karşılıklı ziyaretlerin ivme kazandığı bir süreçte olduklarını, son iki ayda Tahranı iki kez ziyaret ettiğini, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin yakın zamanda Türkiye’yi ziyaret etmesinin planlandığı söyledi.
“Gazzeli kardeşlerimize yönelik bu kuşatma ve saldırılar uluslararası hukukun açıkça ihlalidir”
Abdullahiyan ile terörle mücadelede iki ülkenin iş birliğini güçlendirmek için neler yapabilir üzerine görüşme fırsatı bulduklarını belirten Fidan, Gazze’deki trajedinin en önemli gündem maddeleri olduğunu, Gazze’de Filistinlileri en temel haklardan mahrum bırakan yasa dışı kuşatmanın halen devam ettiğini aktararak şöyle konuştu:
“Elektriği ve suyu kesilen gıda ve ilaç tedariki engellenen Gazzeliler günlerdir ağır bombardıman şartları altındalar. Evleri yerle bir edilen insanlar, tüm dünyanın gözü önünde acımasızca ve alenen katledilmekteler. Mülteci kampları, okullar, ibadethaneler, hastaneler bile maalesef hedef alınmakta. İnsanlar yurtlarından tehcir edilmekte. Gazzeli kardeşlerimize yönelik bu insanlık dışı kuşatma ve saldırılar uluslararası hukukun açıkça ihlalidir.”
Fidan, Gazze’deki zulüm karşısında sessiz kalınmasının mümkün olmadığını, İstanbul’da düzenlenen mitingin Gazzeli mazlumların yanında olduklarının en somut göstergelerinden biri olduğunu söyledi.
“Güven ve huzura kavuşmanın yolu iki devletli çözümden geçiyor”
İsrail’in girdiği yanlış yoldan bir an önce geri dönmesi, şiddete son vermesi gerektiğini söyleyen Fidan, İsrail’in şiddet yoluyla güvenlik tesis edilemeyeceğini ve Filistinlileri görmezden gelerek daha fazla kan dökerek bir yere varılamayacağını anlaması gerektiğini ifade etti.
Fidan, bölge ülkelerinin politika geliştirmesi, çözüm odaklı alternatif görüşlerin ele alınabileceği bir zeminin oluşturulması gerektiğini belirterek şunları kaydetti:
“Uluslararası barış konferansının bu iş için en uygun platform olacağını düşünüyoruz. Bunun nerede, nasıl olacağına dair istişarelerimiz ilgili dostlarımızla devam etmekte. Türkiye olarak dostlarımızla işbirliği içerisinde önce ateşkes sonra kalıcı barışın tesisi için üzerimize düşeni yapmakta kararlıyız. Varılacak bir anlaşmanın uygulanması aşamasında garantör olarak sorumluluk almaya da hazırız. Tüm bu çabalarımızın amacı 67 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan coğrafi bütünlüğe sahip bağımsız ve egemen Filistin Devleti’nin kurulmasıdır. Filistin için de İsrail için de güven ve huzura kavuşmanın yolu iki devletli çözümden geçiyor.”
“Türkiye ve İran bu bölgede ilelebet var olacak”
Mevkidaşı Abdullahiyan ile bölgesel gelişmeleri de ele alma fırsatı bulduğunu aktaran Fidan, Gazze’deki çatışmaların Suriye sahasına yansımamasını ayrıca sahadaki sükunetin korunmasının önemine değindiklerini, Irak’ı da ele aldıklarını söyledi.
Fidan, “Türkiye ve İran bu bölgede ilelebet var olacaktır. İkili ilişkilerimizi her alanda geliştirmemiz ve bölgesel konularda iş birliği yapmamız son derece önemlidir. Bu anlayışla çaba göstermeye devam edeceğiz” dedi.
“Batı bu noktada moral üstünlüğünü tamamen kaybetmiş durumda”
İki bakan, daha sonra gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
“Barışın sağlanması hususunda Türkiye olarak Batılı ülkelerle birlikte bu krizin çözülmesi için hangi yöntemleri öngördüklerinin” sorulması üzerine Fidan, Türkiye’nin savaşın başından beri diplomatik ve diğer çabalarını devam ettirdiğini dile getirdi.
Avrupa Birliği’nin durduğu yerin “ABD ile beraber İsrail yürüttüğü askeri harekatın yine İsrail’in takdir edeceği ölçüde devam etmesi” olduğunu ifade eden Fidan, bunun hem kendi toplumlarına hem de bölgede çok ciddi bir krize yol açtığını vurguladı.
Bakan Fidan, dünyanın birçok yerinde İsrail’in saldırılarının protesto edildiğine işaret ederek “Özellikle medyada, sosyal medyada çeşitli sivil toplum kesimlerinin bu insanlık dramına yönelik kendi tepkilerini ortaya koymalarını da takdirle karşılıyoruz. İnsanlığın en azından bir şey gelmediği bir yerde diliyle kalbiyle, gönlüyle bir tavır ortaya koymasının son derece asil bir insanlık davranışı olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu.
Bu çerçevede yürütülen çalışmaların baskı oluşturduğunu kaydeden Fidan, “Artık Batı bu noktada moral üstünlüğünü tamamen kaybetmiş durumda. Buradan sonra başka gidecek bir yer yok. Daha fazla insanın, zulmün devam ettiği ve buna da kılıf üretilmeye çalışıldığı bir noktada ortaya konan tüm mazeretler artık tükenmiş durumda. Bundan sonra artık sahici bir barış için ne yapılabilir ona yoğunlaşmak gerekiyor” değerlendirmesini yaptı.
“Kalıcı çözüm bulunması gerekiyor”
Bu tekliflere değinen Fidan, “Ateşkesi şu anda hemen istiyoruz, olsun. Ama buna, kalıcı çözüme yönelik çalışmalar eşlik etmedikçe bu şiddet sarmalının belli bir müddet sonra tekrar ortaya çıkacağını öngörmek zor değil” dedi.
Fidan, “Birincisinde, ikincisinde ateşkes oldu, üçüncüsü oldu. Üçüncüsünde biz çözüm bulmazsak ateşkes sonrası tekrar problem olacak. Bunu görüyoruz. Kalıcı çözüm bulunması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
İsrail’in ve bazı müttefiklerinin kalıcı çözümden anladığının “tehdit olarak gördükleri Filistinli direniş grupların, silahlı unsurların ortadan kaldırılması formülü” olduğunu aktaran Fidan, bunun hiçbir zaman güvenlik getirmeyeceğini vurguladı.
Fidan, burada hem İsrail devletinin hem Batılı toplumların “Filistinlileri de tatmin edecek bir çözümün ortaya konması ve bölge ülkelerinin de bunda sorumluluk alması yolunda bir çözümü kabul etmeleri” gerektiğini, aksi takdirde “bu şiddet sarmalının kendisini bölgede üretmeye devam edeceğini” belirtti.
Çatışmaların coğrafi olarak yayılmasına ilişkin endişelerinin olduğunu kaydeden Fidan, İranlı mevkidaşının kendisine “bölgedeki başka silahlı unsurların eğer şartlar değişmezse çatışmaya dahil olacaklarına ilişkin güçlü emareler olduğunu” söylediğini aktardı.
Fidan, böyle bir gerçeklik karşısında ateşkes ve barışın her zamankinden daha elzem haline geldiğini belirterek “Bölgemizde biz istikrarı, ekonomik kalkınmayı ve refahı ararken sürekli kendini tekrar eden bir şiddet sarmalı içerisinde bulunmak, görmek istediğimiz bir stratejik denge değil” değerlendirmesini yaptı.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bunu değiştirmek için her türlü diplomatik çabayı kullanma yolunda iradesi olduğunu kaydeden Fidan, özellikle liderler diplomasisiyle bu konuda “Türkiye’nin oynayabileceği bir rol varsa o rolü oynamada tereddüt göstermediğini” söyledi.
Bakan Fidan, bu yöndeki çalışmalarının devam edeceğini vurguladı.
Türkiye’nin garantörlük teklifi ve Refah Sınır Kapısı’nın açılması
Türkiye’nin garantörlük teklifinin de olduğunu hatırlatan Fidan, “Sadece iki devletli çözümün bir an önce hayata geçmesini talep etmiyor Türkiye hem kendimizin hem bölgedeki diğer ülkelerin bu sorunun çözümünde ve uygulanmasında elini taşın altına koyması gerektiğini düşünüyoruz” diye konuştu.
Fidan, aksi takdirde iki tarafın da kendi başına bu şartlar altında bir anlaşmaya varması ve bu anlaşmayı uygulamasının zor olduğunu belirterek İsrail tarafından sürekli ortaya çıkartılan konunun “İsrail’in güvenliğinin ne olacağı” meselesi olduğunu, öte yandan aynı derecede “Filistinlilerin güvenliği nasıl olacak sorusunun” da ortaya konması gerektiğini ifade etti.
Bakan Fidan, şöyle devam etti:
“Her iki tarafın da tavizler vererek belli bir çizgide buluşup anlaşması ve anlaştığı anlaşmanın arkasında durması gerekiyor. Bunun içerisinde uluslararası toplumun bizim önerdiğimiz şekliyle veya başka bir şekliyle uygulamada yardımcı olmak üzere garantörlük veya başka bir kavramla da nitelendirilebilir bir mekanizmayla anlaşmanın hayata geçmesi için kolaylaştırıcı, güven verici rol oynaması gerekiyor.”
Refah Sınır Kapısı’nın işletilmesinin yalnızca Mısır’ın inisiyatifinde olmadığını; İsrailli makamlarla yürüttükleri müzakereler sonucunda hem insani malzemeler girdiğini hem de çıkması gereken vatandaşların çıkabildiğini kaydeden Fidan, “Zaman içerisinde bazı yaralıların Mısır’a tahliyesi konusunda da karar alındığını duyduk. Bu konuda da gerçekten memnun olduk. Önümüzdeki günlerde de belli miktarlarda artan sayılarda yabancı ülke vatandaşlarının Gazze’den belli bir mekanizmayla çıkarılmaya başlayacağını görüyoruz” ifadelerini kullandı.